Karadeniz Bölgesi’nin Orta Karadeniz Bölümü’nün iç
kesimlerinde bir yerleşke, adı Uygur… Deliçay vadisi üzerinde Amasya ve
Tokat'ın Turhal ilçelerinin tam ortasın 890’lı yıllarda yerleşmiş Uygur Türkleri’nden emanet olan bir
köydür. Doğusunda Ezinepazar kasabası,
Kuzeydoğusunda Eskikızılca köyü, güneyinde Yağcıabdal köyü, kuzeyinde Tatar,
Keşlik ve Sarıyar köyleri, batısında Kaleköy bulunan Yuva Deresi, Yüce Harman, Arzuönü, İneklik
tepeleri ile sarmalanmış; Sarıtaş Dağları diye adı geçen sıradağların eteğine
kurulan Uygur Köyü'nde 1958 senesinde dünyaya gelen Ozan Sadık ESER der ki:
Ozan demek
Halkın gözü kulağı demek
Ozanca seslenmek
Halkın dilinden dökülmek
EHİL İLE CAHİL
Bir ehil ile bir cahil çıkmışlar yola.
Yorulmuşlar dinmişler ama.
Vermemişler mola.
Tam o sırada.
Karşıdan görünmüş molla.
Şöyle bir soluklanmışlar.
Selam sabahtan sonra.
Demiş ehil cahile.
Öldürelim şunu.
Cahil yalvarmış yakarmış.
Etme kulun kölen olayım.
Üstüne yorgan olup.
Ayağının altını öpeyim.
Bu ihanettir vatana.
Gel uymayalım şeytana.
Sen sus demiş ehil.
O baba düşmanıdır.
Tam öç almanın zamanıdır.
Gitmişler peşinden evvel ahır.
Öldürmüşler mollayı anında.
Suçlu çıkmış cahil sonunda.
Ama ehil mi cahil?
Yoksa cahil mi cahil?
Bilmez bunu insan oğlu.
Ehlin sobası sıcak.
Pilavı yağlı.
Bir gurup sahte şahit mahkemeye.
Sürdüler cahili hapishaneye.
Ehil söz vermiş.
Karısına bakacağına.
Yüzüne gülüp de.
Evini başına yıkacağına.
Sözde eksik eteğe bakmış.
Tarlaları bir bir kapmış.
Zavallı ölecek derdinden.
Yatak yorganda gitti.
Birbiri ardından.
Malların hepsi bitmiş.
Zavallı kadında ahirete gitmiş.
Ehil eşiği eşelemiş.
Vardır belki malın kokusu.
Ama düşünmemiş
Vardır her inişin yokuşu.
İki çalı çırpı bir meşe.
Verdiler cahilin evini ateşe.
Mahkeme cahili idam etti.
Sadığın hikayesi burada bitti.
Fukara cahil unutulup gitti
KÖYÜMÜN HALLERİ
AMASYA UYGUR KÖYÜ
Tanıtayım ben köyümü
Badeleri suna suna
Hem derdini hem huyunu
Anlatayım yana yana
Kurban olam köyüm sana
Besi yaptık iflas ettik
Rakı yaptık beleş sattık
Kendi kendimizi yaktık
Çile çektik yana yana
Kurban olam köyüm sana
Bankalara borç eyledik
Aldık ama suç eyledik
Kaçtık köyden göç eyledik
Gurbet ele vara vara
Kurban olam köyüm sana
Kefilin yaktık başını
Zehir eyledik aşını
İcra bırakmaz peşini
Arar onu döne döne
Kurban olam köyüm sana
Köyümün çilesi yetmez
Sayarım sayarım bitmez
Zengini beş para etmez
Sınır yıkar kana kana
Kurban olam köyüm sana
Sadığım çekmez sözünü
İkiletmez hiç özünü
Uygur köyü aç gözünü
Nifak sokarlar kafana
Kurban olam köyüm sana
KÖYÜMÜN HALLERİ 2
Dost yanına vardım hatır sormaya
Derin bir ah çekip başın salladı
Sorma gardaş dedi başa geleni
Bir öküzüm vardı icra bağladı
Kimse çift koşmamış tarla tapana
Kara bulut çökmüş bizim vatana
Sanki kran düşmüş kara sapana
Köyümün feryadı ciğer dağladı
Çıktım yola doğru hava alayım
Ne dertliler varmış nerden bileyim
Noldu köylüm size kurban olayım
Hepsi iflas ettik deyip ağladı
Zehir oldu bize üç günlük yaşam
Bir siz değilki memleket perişan
Birliğe çağrı var eydost alişan
Boş tavalar yandı kara bağladı
Gelin canlar atak böyle düzeni
Zamla enflasyonla halkı ezeni
Kulak verip dinle sadık ozanı
Oda dost dost diye boşa ağladı
OZANCA
Sevdayı yüklenip çıkmışım yola
Aslı kerem oldum anlayın beni
Leylayı ararken düşmüşüm çöle
Çöllerde mecnunum anlayın beni
Erenler yoluna gönlümü verdim
Arzu’yla Kanber’i orada gördüm
Nice taş duvara külüngüm vurdum
Ferhat şirin oldum anlayın beni
Rumeli’ne vardım Türklüğü yaydım
Haklıya hak verdim kemliği kovdum
Ak güvercin oldum engine kondum
Hacı Bektaş oldum anlayın beni
Bende şahın davasını gütmüşüm
Koca Osmanlıya kafa tutmuşum
Darağaçlarına serim vermişim
Pir sultan abdalım anlayın beni
Zalımın elinden kanlı yaş döktüm
Boş gönüllere hep sevdalar ektim
Elifin adına ağıtlar yaktım
Karacaoğlan oldum anlayın beni
Dağlara çıktım özgürlük için
Anlamazlar beni bilmem ki niçin
Canımı vermişim ben halkım için
Deniz gezmiş oldum anlayın beni
Cepheden cepheye koşturdum durdum
Ülkemin için cumhuriyeti kurdum
Yedi düvele boyun eydirdim
MUSTAFA KEMAL’İM anlayın beni
Buda kimmiş diye halka sordurdum
Nice iktidara boyun eğdirdim
Bazen ağlattım da bazen güldürdün
Aziz nesin oldum anlayın beni
İncindim de incitmedim kimseyi
İster kötü deyin ister çok iyi
Yine de sevdim bu güzel ülkeyi
Ozan sadık oldum anlayın beni
TOPRAĞIM VE SEVDAM
Gül kokulu toprağım
Bu gönül sana öyle muhtaç
Sevgine şefkatine
Öyle aç ki
Nane kokulu toprağım
Ezildim sürüldüm
Kapılardan kovuldum
Sen köylüsün dediler
Suyuma ekmeğime el koydular
İnadına yaşadım
Direndim
Menekşe kokulu toprağım
Bu yürek isyanda
Namerde boyun eğmedik
Tutulmadık zincirine
Atılmadık zindanına
Binlerce ölsek de
Milyonlarca doğarız
İnan olsun çiğdem kokulu toprağım
Bu asi yüreğim
Kardelen başıdır
Kardan doğrulup uzanır
Leylak kokulu toprağım
Sana hava veren çapana
Gönlünü okşayan
Kara sapana
Hayat veren suyuna
Kıymet verselerdi
Ambargo koyarlar mıydı
Aldılar toprağım
Seni elimizden
Aldılar da bu zalimler
Ata kanıyla yoğrulan kokunu
Siyanürle zehirlediler
ŞİİR VE YAŞAM
Şiir bir sevdadır yüreğimizde
Bazen sevgiliye ağıt
Bazen sılaya hasrettir
Doğanlara gülücük
Ölenlerin ardından
Göz yaşıdır şiir
Bazen uçmaktır gökyüzünde
Bazense yüzmektir
Okyanusun derinliklerinde
Şiir bazen yükselip semaya
Yıldız toplamaktır gökyüzünde
Bazen bulut olup yağmak
Bazense sel olup coşmaktır
Ormanın derelerinde
Sessiz sesiz akmaktır
Özgürce denizlere
Hep iyilik güzellik değildir şiir
Bazen kınında bıçak olup
Saplanmaktır zalımın göğsüne
Tükürmektir hırsızın
Arsızın soysuzun
Yüzüne yüzüne
Okuya biliyorsak şiiri
Bir avuç su serper
Yüreğimize
Tekrar alev almasın
Deniz olsun diye
SADIK ESER